Uzun yıllar boyunca farklı düşünce sahibi entelektüellerin ilgisine mazhar olan bu eser, tasavvuf düşüncesini oluşturan farklı inanış tarzlarının ve genel olarak da vahdet-i vücûd inancının çerçevesinde şekillenir. Eser, hayatın anlamını sorgulayan Raci’yi ve onun ontolojik (varoluşsal) arayışını anlatır. Madde ve ruh âlemi arasında sürekli bocalayan Raci, hayatı boyunca süren bu arayış sırasında birçok farklı bilimsel ve felsefi sorularla cebelleşmiş, ne var ki bulduğu cevapların hiçbirisinden tatmin olmamıştır. Bu tahsilli ve entelektüel gencin yolu, günün birinde eski bir mezarlıkta münzevi bir hayat süren Aynalı Baba adında tuhaf bir dervişle kesişir. . Benliğini şüphe ejderhasına kaptıran Raci’nin düşüncelerindeki sis perdesi, bu karşılaşmadan sonra hızla değişecek ve Raci hayalle hakikat yahut hayal ile hayat arasında macera dolu meşakkatli bir yolculuğa çıkacaktır. Aynalı Baba’nın kılavuzluğunda çıkılan bu yolculukta Raci, hayal âleminin derinliklerinde edindiği tecrübelerle hiçliğin zirvesine ulaşmaya çabalayacak, sonunda ilahi aşkın nuruna, her şeyin başlangıcına yönelecek, huzursuzluğunu dindirmeye ve dinginleşmeye çalışacaktır. Bir yandan tasavvuf düşüncesinin zahiri ve batıni çizgilerine uzanırken bir yandan da felsefe ile inancın sınırları arasında dolaşacaktır.